Kartel Tazminatı kavramı 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uygulamasından doğan ve Konut Kredileri, İhtiyaç Kredileri, Taşıt Kredileri, Mevduat ve Kredi Kartları uygulamalarında kanunun 4. maddesini ihlal eden faiz uygulamalarından kaynaklanan bir tazminat hakkıdır. Kanun, “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” maddesi ile yasaklanan faaliyetleri açıklamış, bu madde hükmünde bu haller, özellikle;
a) Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tesbit edilmesi,
b) Mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da kontrolü,
c) Mal veya hizmetin arz ya da talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi,
d) Rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot ya da diğer davranışlarla piyasa dışına çıkartılması yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi,
e) Münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması,
f) Anlaşmanın niteliği veya ticari teamüllere aykırı olarak, bir mal veya hizmet ile birlikte diğer mal veya hizmetin satın alınmasının zorunlu kılınması veya aracı teşebbüs durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın ya da hizmetin diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da arz edilen bir mal veya hizmetin tekrar arzına ilişkin şartların ileri sürülmesi şeklinde sayılmıştır.
Kanun koyucu ilgili maddenin ikinci fıkrasında “Bir anlaşmanın varlığının ispatlanamadığı durumlarda piyasadaki fiyat değişmelerinin veya arz ve talep dengesinin ya da teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği, bozulduğu veya kısıtlandığı piyasalardakine benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde olduklarına karine teşkil eder” hükmünü getirerek tazminata hükmedilmesi için benzerlik gösteren uygulamaların varlığını yeterli görmüş, hususi bir anlaşmanın varlığını ise aramamıştır.
08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı Rekabet Kurulu kararıyla 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı piyasalarında, rekabeti sınırlayıcı yatay bir uzlaşma gerçekleştirerek Kanun’un 4. maddesine aykırı davrandıkları sonucuna ulaşmıştır. Kurul ihlal içeren uygulamaların 21.08.2007 – 22.09.2011 yıllarını kapsadığını kabul etmiştir, 12 banka ise şunlardır:
- Akbank T.A.Ş.
- Denizbank A.Ş.
- QNB Finansbank A.Ş.
- HSBC Bank A.Ş.
- ING Bank A.Ş.
- Türk Ekonomi Bankası A.Ş.
- Türkiye Garanti Bankası A.Ş.
- Türkiye Halk Bankası A.Ş.
- Türkiye İş Bankası A.Ş.
- Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.
- Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.
- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş.
İlgili bankaların Rekabet Kurulu kararına itirazları sonucu süren yargılamada Danıştay 13. Dairesi karar düzeltme talepleri karşısında bu talebi; “12 bankanın tamamının mevduat, kredi, kredi kartı ve kamu mevduatı hizmetlerine ilişkin olarak tek bir çerçeve anlaşma veya ortak plan dahilinde belli bir koordinasyon içerisinde hareket ettiğinin ve ihlale katılan teşebbüslerin söz konusu çerçeve anlaşma veya ortak plandan haberdar olduğunun yeterli seviyede (makul şüphenin ötesinde) bir ispat standardı ile ortaya konulamadığı, bu hususlara ilişkin dava konusu Kurul kararında yer alan tespitlerin gerekli deliller ile desteklenmediği dolayısıyla davalı idare tarafından eksik incelemeye dayalı olarak işlem tesis edildiği gerekçesiyle”, oyçokluğuyla kabul ederek, Ankara 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen kararların bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmesini sağlamak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Ankara 2. İdare Mahkemesi ise vermiş olduğu kararda direnerek “(…)Bu durumda, soruşturma raporu ve ekleriyle dosyada mevcut tüm bilgi, belge ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; soruşturma konusu bankaların mevduat, kredi, kredi kartı hizmetleri, faiz oranlan ve birtakım ücretlerin belirlenmesi konularında piyasada rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama etkisi doğuran veya bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan anlaşma ve uyumlu eylem içerisinde bulundukları, ticari sır niteliğindeki bilgileri birbirleriyle paylaştıkları, piyasaya yönelik kararların uyum ve müzakere içinde beraberce alınmasına yönelik irade mutabakatı doğrultusunda hareket ettikleri, bu mutabakat kapsamında kararlaştırılan hususların hayata geçirildiğinin iktisadi analiz ve grafiklerle sabit olduğu dikkate alındığında, söz konusu anlaşma ve uyumlu eylemlerin tarafı olan davacı banka tarafından 4054 sayılı Kanun’un 4.maddesinin ihlal edildiği sonucuna varıldığından, (…) idari para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararın da hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; Danıştay 13. Dairesinin “Bozma” kararına uyulmayıp, 30/01/2015 tarih ve E:20I4/313, 2015/128 sayılı Mahkememiz kararında ısrar edilmesine,(…) ” gerekçeleri ile 19.07.2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Bu halde Rekabet Kurulu tarafından verilen ihlal kararı henüz kesinleşmiş değildir, karar hakkında Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun vereceği karar beklenilmektedir.
Ancak her ne kadar kartel tazminatı hakkında idari yargılama sürecinin sonuçlanması mevcut hukuk mahkemesi yargılamalarının sonucunu etkileyecekse de 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 58. Maddesine göre zararların tazmini talep edebilir. Madde “Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hâkim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.” şeklindedir. Bu halde kanuna dayalı bu talebin tazminata konu edilebilmesi için idari yargı kararının kesinleşmesi zaruri değildir.
Tazminat talebinde bulunacak tarafın tüketici olması halinde yargılama tüketici mahkemelerinde, tacir olması halinde ise ticaret mahkemelerinde görülecektir. Eğer zarara uğrayan taraf kamu kurumu niteliğinde ise dava asliye hukuk mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Dava açmak isteyen taraf için zararın doğduğu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde yargı yoluna başvurulması gerekmektedir.
Bu haberin doğruluğunu araştırdığımda bankadan aldığım cevap; böyle bir şey yok bu haberler doğru değil, şeklinde geri dönüş aldım…Nasıl bir yol izlemeliyim…teşekkür ederim..