Tutuklama, hukukumuzda bir cezalandırma biçimi değil Ceza Muhakemesi Kanunumuzun da ifadesi ile bir tür koruma tedbiridir. CMK 100. Madde ile tutuklama koruma tedbirinin şartları ortaya konulmuştur.
Ceza Muhakemesi Kanunu 100. Madde 1. Fıkra
“Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. ”
Kanun koyucu maddenin ilk fıkrası ile bu tedbire başvurmanın şartlarını açıklamış, öncelikle kuvvetli suç şüphesinin varlığını aramıştır. Bu şüpheyi gösteren somut deliller olması ve ayrıca ortada bir tutuklama nedeninin bulunmasını şart koşmuştur. Tutuklama nedenin var sayılacağı halleri ise ikinci fıkrada açıklamıştır.
Şüpheli veya sanık bakımından tutuklamaya karar verilebilmesi için işin önemi ile verilmesi beklene ceza yahut güvenlik tedbiri ile ölçülü olmalıdır. Ölçülülük esasına uymayacak bir tutuklama kararı verilemez.
Tutuklama kararı verilebilmesi için şüpheli veya sanık bakımından kaçma şüphesi uyandıran somut olguların varlığı gereklidir. Zira bu kişi için kaçma, saklanma ya da bunlara ilişkin bir şüphe bulunmuyorsa tutuklama tedbiri hukuka aykırı olacaktır.
Soruşturma aşamasında olan veya kovuşturma evresine geçilmiş olan bir dosya kapsamında şüpheli veya sanık olan kişinin dosya delillerini yok etme, bunları gizleme veya değiştirmesi yahut tanık, mağdur veya dosya ile ilgili başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunması bakımından hakimde kuvvetli bir şüphe oluşuyorsa tutuklama tedbirine başvurulabilecektir.
Tutuklama Şartları
Kanun koyucu bazı suçlar bakımından özel düzenleme yapmış ve bu suçu işlediğine dair kişi hakkında kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama tedbirine başvurulabileceğini hüküm altına almıştır. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), Kasten öldürme (madde 81, 82, 83), Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87), İşkence (madde 94, 95), Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102), Çocukların cinsel istismarı (madde 103), Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149), Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308), Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315), 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları, 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu, 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar, 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar, 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları, 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar bakımından kuvvetli suç şüphesini oluşturan sebeplerin tespiti halinde tutuklama tedbirine başvurulabilecektir.
Tüm bu tutuklama sebeplerinin yanında sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Bu halde verilecek tutuklama kararı hukuka aykırı olacaktır.
Soruşturma yahut kovuşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı tarafından tutuklama isteminde bulunulurken mutlaka bu istem gerekçeli olmalıdır. Savcı isteminde adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağını hukuki ve fiili nedenlerle ortaya koymuş olmalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesindeki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir. Sözleşmenin beşinci maddesinde özgürlük ve güvenlik hakkı düzenlenmiş ve bu madde ile asgari ölçüde özgürlük ve güvenlik sınırları belirlenmiştir. Ülkemizde uygulanacak kanunlar bu belirlenen sınırların ilerisinde hükümler getirebilecek iken daha dar çerçeve çizecek hükümlerin uygulanması sözleşmeye aykırı olacaktır.
Tutuklama şüpheli veya sanık bakımından uygulanacak en son tedbirdir. CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir.