İcra Hukuku kavramlarından biri olan meskeniyet iddiası ve buna dayalı şikayete konu yapılan eylemler İcra ve İflas Kanunu’nda haczedilemez mallar başlığı altında düzenlenmiştir. Meskeniyet iddiası, haczedilemez mallar statüsüne sahip mesken vasfındaki taşınmazın alacaklı tarafından haczedilerek satışına engel teşkil etmektedir.
İcra ve İflas Kanunu 82. madde düzenlemesinde borçlunun haline münasip evi haczedilemez mallardan kabul edilmiştir. Haline münasip ev kavramından anlaşılması gereken ise borçlunun aile ve sosyal yaşantısı göz önünde bulundurulduğunda yaşam koşullarına uygun nitelikte evdir. Bu halde bu kavram kişinin ekonomik durumuna, evde barınmakta olan kişi sayısına, sosyal statüye göre farklılık arz edebilmektedir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 12.12.2019 tarihinde verilen karar uyarınca, aile konutu da haczedilemeyecek mallardan kabul edilmiş, haline münasip ev kavramının yalnızca barınma ihtiyacına yönelik bir hak olmadığı aile birliğinin korunmasının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kabul edilerek aile hayatına saygı hakkının varlığı kabul edilmiş, başvuru kabul edilmiş ve aile konutunun haczedilmesi Anayasa’ya aykırı bulunmuştur. Her ne kadar karar oy çokluğu ile alınmış ise de Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı birçok somut olay bakımından yargılamayı etkileyecek mahiyettedir. Kanun hükmü haline münasip evi açıkça tanımlamadığından ve borçlunun yaşam koşullarına göre değerlendirmek gerektiğinden emsal niteliğindeki bu yargı kararı aile yaşamının korunmasının da haczedilemezlik değerlendirmesini etkileyecek argümanlardan olduğunu ortaya koymaktadır.
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilmesi için ipoteğin, mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Borçlunun ipoteğe dayalı şikayetlerinde önce ipoteğin mahiyeti araştırmalı ve yargılama bu araştırmaya göre sürdürülmelidir.
Borçlunun mesken iddiası ile şikayette bulunması için mutlaka haczedilen evi kullanıyor olması gerekmemektedir. Borçlu taşınmazı kiraya vermiş ve kendisi de kirada oturuyor ise, elde ettiği kira geliri ile zenginleşme amacı gütmemesi gerekmektedir. Borçlu elde ettiği kira geliri ile kullandığı meskenin kira borcunu ödemekte ise bu durumda da meskeniyet şikayetinde bulunabilecektir.
Borçlu, meskeninin haczini öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde taşınmazın bulunduğu yer icra hukuk mahkemesine başvurarak haczin kaldırılmasını talep etmelidir. İcra ve İflas Kanunu 103. madde hükmüne göre borçluya tebligat yapıldığı tarih itibariyle borçlunun haczi öğrendiği kabul edilir. Borçlu bu tebligata rağmen 7 gün içinde icra hukuk mahkemesine başvurmaz ise itiraz hakkını kaybeder, süre hak düşürücü süredir.
Borçlunun icra hukuk mahkemesine başvurusu sonucunda mahkeme meskeniyet iddiasına dayalı olarak malın haczedilemez mal olduğunu kabul ederek haczin kaldırılmasına karar verebilir. Ancak her koşulda bu iddia kabul edilmeyebilir. Mahkeme aynı zamanda borçlunun haline münasip ev edinebilmesi için gerekli bedeli belirleyerek taşınmazın satılmasına, ev edinebileceği bedelin borçluya ödenerek bakiye kalan tutarın icra dosyasına ödenmesine karar verebilir.
Burada önem arz eden nokta borçlunun ekonomik statüsü ve yaşam koşullarıdır. Mahkemenin kararı ile borçluyu fakirliğe düşürmeyecek ölçüde mesken edinmesini sağlamaya, yahut bu meskeni korumaya yönelik olmalıdır.